21 Ocak 2013 Pazartesi

İsimsiz


 Saatlerdir at sırtındayım. Yorgunum, atım da öyle. Ama yine de devam ediyorum. Taşıdığım mektubun önemli olduğunu biliyorum çünkü içeriğini bilmesem de.

 

  Güneş batmak üzere, batı göğü ne kadar da hoş görünüyor. Güneşi yakalamak istiyorum, atımla gün batımını takip etmek istiyorum ama yapamam, benim hikayem başka. İleride bir siluet var. Bembeyaz cüppesini görebiliyorum. Uzun ve siyah saçları var, galiba bir kadın. O da ne? Vadiye doğru bir dil misali uzanan dağın kıyısında, düşmeye meyilli. Yoksa kendini mi öldürecek? Etrafta başka kimseyi göremiyorum. Acaba kadın buraya nasıl geldi? Yardım etmem gerektiğini hissediyorum.

 

 Kadın tam önümde duruyor, atım nedensiz yere huzursuzlandı. Kadının cüppesindeki kızıl lekeler kan mı yoksa? Yaralı mı acaba? Yaralı olmasa gerek, görebildiğim kanayan bir yarası yok. Kadının hikayesini çok merak ediyorum. Kadın öne meylediyor, düşecek! Kadının kolunu yakalıyorum, düşmemeli. Kanım donuyor, ürperiyorum. Sanki bir hayalete dokundum! Kadın onu hiç tutmamışım gibi kayıp düşüyor uçurumdan. Vücudum ani bir şekilde soğudu. Biraz olsun cesaretim kaldı, aşağıya bakıyorum. Aşağıda kadından iz yok. Kişneme sesi duyuyorum, atım koşmaya başlıyor. “Larmi!” atıma sesleniyorum. O esnada birinin omzuma dokunduğunu hissediyorum. Eğer biraz önce kanım donduysa, şimdiki durumumu anlatamam, ölebilirim. Uçurumdan düşen kadın karşımda. Kadının yüzünü şimdi görüyorum. Boş olan göz yuvalarından yanaklarına doğru süzülüp kurumuş kan var. Kadının teni bembeyaz. Kelimenin tam anlamıyla bembeyaz. Beyaz cüppesini lekeleyen kan ise… hayır! Benim kanım. Göğsümden kan boşalıyor, nasıl açıldı bu yara? Kadının elbisesindeki kan artıyor. Kadının boynunda bir kolye seçiyorum. Bu… bu Lida’nın kolyesi! Yere düşüyorum ama ayaklarımın altında yer diye bir şey yok. Gözlerim kapanıyor, bir çığlık kalıyor hatıramda.

 

                                                      ***

 

Elbiselerim terden sırılsıklam olmuş bir vaziyette uyanıyorum. Ne gerçekçi bir rüyaydı o öyle! Kamp ateşim sönmüş, atımsa hala yanımda. Hemen hazırlanıp yola koyuluyorum.

 

 Saatlerdir at sırtındayım. Yorgunum, atım da öyle. Ama yine de devam ediyorum. Taşıdığım mektubun önemli olduğunu biliyorum çünkü içeriğini bilmesem de.

 

  Gün batıyor. Arkamda kalan Uzun Dal Ormanları kızıla boyanmış durumda, ne hoş bir görüntü. Şimdi orada olmak isterdim galiba. Bir saniye. Yolun aşağısındaki vadi… rüyamdaki yerin aynısı. İleride dağ vadiye doğru çıkıntı yapıyor. U-uçurumda ise bir kadın görüyorum. Beyaz cüppeler içindeki bir kadın… 


Dullahan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder